Bir gün gelecek
Ve göreceksin ki
Ben de anlayacağım insanları
Sahillerde amaçsızca dolaşmayı bırakacağım
Bir türlü başlayamadığım sigaranın
Müptelası olacağım
Simit, peynir, demli çay kokan sabahlarda uyanmayacağım.
Ağlarken nefret etmeyeceğim kendimden
Her damla yaşta biraz daha temizleneceğim.
Artık terk edeceğim acılarıma olan sadakatimi
Aldatacağım gönlümce; gönlüm istemese bile.
Havuz problemlerine dönüşmeyecek hayatım.
Her kadeh kaldırışım gidenlerin şerefine olacak,
Ya da terk edip gittiklerimin…
Gene de geçmişi anmayacağım
Ya da geleceğin kilerinde saklı kalan hayallerim olmayacak.
Bu günü de unutacağım.
Zamana yenildiğimi çaktırmadan
Yüzümdeki çizgilerle alay edeceğim.
Her geçen gün bir yaş daha eksileceğim.
Boş vermiş ümitlerin rehavetiyle aldatacağım ruhumu.
Bir sokak lambasının altında terk edeceğim,
Kanayan çığlıklarımı.
Sessizliği de kovacağım odamın kuytularından...
28 Ekim 2010 Perşembe
18 Ekim 2010 Pazartesi
Bir Şizofrenin Günlüğü
Gecenin siyahı çökerken üzerime, aklın sınırlarını zorlayan bir çığlıkla avaz avaz susuyorum..
İçime çöreklenen ölümün sessizliğine inat, göğsümün tam orta yerine gelip patlıyor çığlığım..
İmkansızlığın karşısında canhıraş bir çabayla tutunmaya çalışırken yaşamın takılı kaldığım kıyısına, ellerimin boşluğu sarmasıyla sarsılıyor bedenim. Sanrılarımın bir oyunumusun yoksa imkansızlığın mı hayal dünyamın kapılarını zorluyor yine..bilmiyorum..
İçimdeki cesede dokunuyorum bir kez daha.. ellerimdeki kana bakıyorum boş gözlerle.. bir umut.. yokmu…
Kafamın içinde binlerce ses.. susturamıyorum..susmuyorlar..
- Bırak gitsin..
- yooo olmaz..
- bırakırsam ölürüm..
- giderse yiterim…
- Devam et..boşver her şeye..
- Bak bu olur.. ama imkansızlık? ? O ne olacak ?
Yanıt…Sessizlik..
Gece daha da siyahlaşıyor.. dört duvar karanlığın boğucu kollarında arıyorum sanki huzuru..
Yitikliğim bir kez daha hortlarken yattığı yerden, kaderimin pis sırıtışı midemi bulandırıyor..
Gidin başımdan.. yalnız bırakın beni..
Yok mu sesimi duyan.. yok mu akan bu kanı durduran..
Tiz bir çığlık yükseliyor boğazımın derinliklerinden..
Saatin tiktaklarına takılıyor beynimin gözleri..
Tik tak..tik tak..
Zamanın acımasızlığı bu.. nasıl da alay ediyor benimle..
Gözlerimin kenarında oluşan derin çizgileri hatırlatıyor yeniden..
Aynanın karşısında gördüğüm yansımaya bakıyorum tik tak’lar uğuldarken beynimde..
Ne kadar zamanım kaldı?
Bazen diyorum ki… her şeyi bırak bir kenara.. yaşa yaşayabildiğin herşeyi..
Önüme duvar gibi dikiliyor yine kahrolası imkansızlığın..
Hangi yöne dönsem çarptığım bir duvar..
Kopası başımı vursam bu duvara.. yıkabilir miyim? ?
Hani şarkıdaki gibi.. “Ben imkansız aşklar için(mi) yaratılmışım...”
Gözlerim karanlığa teslim ediyor kendini.. son ışık kırıntısıda kayboluyor yavaş yavaş..
Uyusam.. uyandığımda sen olsan yanımda.. keşkeleri teslim edemiyorum dünün umursamazlığına.. belkilerle yıkılmıyor imkansızlığın duvarları..
Seninle varolan gerçeklik yıkılası bu duvarla anlamını yitiriyor..
ben yine.. aykırı..bir..şizofrenim…
engel olamıyorum değişime…
Hayallerime bırakma beni..
Sanrılarıma teslim etme..
Tut ellerimi.. çek çıkar beni..
Yık şu duvarı..
Sana ihtiyacım var…
İhtiyacım var sana..
İçime çöreklenen ölümün sessizliğine inat, göğsümün tam orta yerine gelip patlıyor çığlığım..
İmkansızlığın karşısında canhıraş bir çabayla tutunmaya çalışırken yaşamın takılı kaldığım kıyısına, ellerimin boşluğu sarmasıyla sarsılıyor bedenim. Sanrılarımın bir oyunumusun yoksa imkansızlığın mı hayal dünyamın kapılarını zorluyor yine..bilmiyorum..
İçimdeki cesede dokunuyorum bir kez daha.. ellerimdeki kana bakıyorum boş gözlerle.. bir umut.. yokmu…
Kafamın içinde binlerce ses.. susturamıyorum..susmuyorlar..
- Bırak gitsin..
- yooo olmaz..
- bırakırsam ölürüm..
- giderse yiterim…
- Devam et..boşver her şeye..
- Bak bu olur.. ama imkansızlık? ? O ne olacak ?
Yanıt…Sessizlik..
Gece daha da siyahlaşıyor.. dört duvar karanlığın boğucu kollarında arıyorum sanki huzuru..
Yitikliğim bir kez daha hortlarken yattığı yerden, kaderimin pis sırıtışı midemi bulandırıyor..
Gidin başımdan.. yalnız bırakın beni..
Yok mu sesimi duyan.. yok mu akan bu kanı durduran..
Tiz bir çığlık yükseliyor boğazımın derinliklerinden..
Saatin tiktaklarına takılıyor beynimin gözleri..
Tik tak..tik tak..
Zamanın acımasızlığı bu.. nasıl da alay ediyor benimle..
Gözlerimin kenarında oluşan derin çizgileri hatırlatıyor yeniden..
Aynanın karşısında gördüğüm yansımaya bakıyorum tik tak’lar uğuldarken beynimde..
Ne kadar zamanım kaldı?
Bazen diyorum ki… her şeyi bırak bir kenara.. yaşa yaşayabildiğin herşeyi..
Önüme duvar gibi dikiliyor yine kahrolası imkansızlığın..
Hangi yöne dönsem çarptığım bir duvar..
Kopası başımı vursam bu duvara.. yıkabilir miyim? ?
Hani şarkıdaki gibi.. “Ben imkansız aşklar için(mi) yaratılmışım...”
Gözlerim karanlığa teslim ediyor kendini.. son ışık kırıntısıda kayboluyor yavaş yavaş..
Uyusam.. uyandığımda sen olsan yanımda.. keşkeleri teslim edemiyorum dünün umursamazlığına.. belkilerle yıkılmıyor imkansızlığın duvarları..
Seninle varolan gerçeklik yıkılası bu duvarla anlamını yitiriyor..
ben yine.. aykırı..bir..şizofrenim…
engel olamıyorum değişime…
Hayallerime bırakma beni..
Sanrılarıma teslim etme..
Tut ellerimi.. çek çıkar beni..
Yık şu duvarı..
Sana ihtiyacım var…
İhtiyacım var sana..